Oyunlar hep insanları eğlendirecek değil ya, birazcık da korkutsun, ruh sağlığımızı bozsun(!) Günümüz teknolojilerinde oyunların teknik altyapısı geliştikçe, sanatsal yönleri de bir hayli yükseldi. Bu da; Kaliteli grafiklerin ve seslerin yanısıra, takdir edilecek bir senaryo ve hikayenin oyunların içerisinde bulunması anlamına geliyor. Güzel bir hikaye ile korku oyunu yapmak da, her baba yiğidin harci değildir. İşte kasvetli geceleriniz için sizleri yerinden zıplatacak 10 korkunç oyun makalemiz.
10-) Siren: Blood Curse (2008): Japonlar korku kültüründe bir hayli ileri gittiler ve bunu oyunlarına da yansıttılar. İşte Siren: Blood Curse'da böyle bir oyun. Konusu 2003 senesinde, Japonya'nın yüksek kesimlerinde kalan terkedilmiş bir köyde geçiyor. Bu köye bir grup genç geziye gelir. Aniden hava kararır ve bir siren sesi duyulur. Ardından sevgili zombi halkı ortaya çıkar. Öyle zombi deyip geçmeyin, cephaneniz ve silahlarınız o kadar sınırlı ki, düşmanlarınızla baş etmek pek zahmetli. Tek problem, zombicikler de değil. Japonya kültüründe öyle etten kemikten canavarlar da olmaz zaten. Lanetli ruhlara dikkat edin. Konu biraz kült olsa da, oyunun sesleri ve grafikleri yeterince iyi ve sizi atmosferine hapsediveriyor. Memleketinizin buram buram kokan köy havasına gidesiniz gelmiyor.
Faydalı not: Issız köylerden uzak durmak gerek, hele ki tepe de, yüksek bir kesimde kalıyorsa...
9-) System Shock 2 (1999): Birazcık hafızalarımızı yoklayalım ve System Shock 2'yi hatırlayalım. Zamanın en korkunç bilim-kurgu oyunuydu. Belki de Half-Life'a ve Dead Space'e ilham veren bu oyundur. Arşivinizden asla eksik etmeyeceğiniz, bitirme süresinin de bir hayli uzun olan oyun. G65434-2 kod adlı askerimiz, yürütülen Alfa-T deneyinde bilim adamlarına korumalık yapıyor. Bu süreç zarfı içerisinde bazı şeyler ters gidiyor ve insanlar bulundukları uzay gemisinde garipleşmeye başlıyor. Birkaç ay sonra G65434-2, bir sabah uyanıyor ve hiçbir şey hatırlamıyor. Sonrası malum; Canavarlar, uçan böcekler... Puslu ve eski grafik seven korku müptelaları için vazgeçilmez bir yapım.
Faydalı not: Bilmediğiniz deneylerin süregeldiği uzay üslerinde asker olmak pek de akıl kârı bir iş değil.
System Shock 2 Demosunu indirmek için tıklayınız
8-) Doom 3 (2003): John Carmack ve arkadaşlarının biz oyunculara kazandırdığı mükemmel eser Doom'un üçüncü oyunu, insanın gerçekten psikolojisini bozmayı başarabilmiştir. Tıpkı System Shock 2 gibi uzayda geçen bu oyunda, Kızıl Gezegen Mars'da bulunan insan kolonisi yine rahat durmuyor ve başka boyuttan (Cehennem'den) bir kapı açıyor. Buradan içeri giren canlılarda malumunuz insanlık ırkını Mars üzerinden silmeye çalışıyor. Bu seferki düşmanlarımız ilk Doom oyunlarına göre daha zorlu. Oyun, tamamen karanlık ve paslı demir mekanlarda geçiyor. Eğer karanlık ve kapalı ortam fobiniz varsa, bu oyun mutlaka sizi gerecektir. Ortadan ikiye ayrılabilirsiniz, aman dikkat diyelim.
Faydalı not: Mars'da koloni kurmayın!
Doom 3 demosunu indirmek için tıklayınız
7-) F.E.A.R 2 (2009): İlk etaplarda aksiyon vari bir oynanış sunsa da, sonraları çıkagelen Samara vari hanım kızımız, iki el hareketiyle boyun ve kaburga kırmaya başlıyor ve insanlar patır patır ölüyor. First Encounter And Recon timi (F.E.A.R) bulundukları bölgede paranormal atraksyonları tespit edip, bunu insan evladı görmeden ortadan kaldırmayı kendilerine hedef biçmiş. Bir gün radarlarına gelen yoğun garip sinyaller üzerine hedef bölgeye operasyona giden F.E.A.R, beklediklerinden çok daha zor bir varlıkla karşılaşır. Hiç beklemediğiniz bir anda elektriklerin gidip geldiği, kapıların kendine kendine çarptığı, garip seslerin duyulduğu ve ufak bir kız çocuğunun sürekli sağda solda belirip kaybolduğu bu oyun, adrenalin arayanlara istediklerini verecek cinsten.
Faydalı not: Küçük kızlar için yanınızda sürekli şekerleme bulundurun.
F.E.A.R 2'nin demosunu indirmek için tıklayınız
6-) Condemned: Criminal Origins: F.E.A.R'ımsı bir oyun daha. Condemned: Criminal Origins... Bir SCU ajanı olan Ethan Thomas (Serial Crime Unit - FBI) ABD'de artış gösteren seri cinayetlerin izini sürmeye başlar. İpuçlarına göre Match Maker takma adında bir seri katile ulaşır ve izini sürmeye başlar. Geneli yakın dövüşte, karanlık ve kapalı mekanlarda geçen bu oyunda öyle canavar felan göremezsiniz. Hepsi normal insan ancak tek sorunları, psikopat olmaları ve başka bir dış güç tarafından yönetilmeleri. İşte insanı geren de bu... Herşey o kadar gerçeğe yakın ki, oyunun sonuna kadar hiçbir şekilde fantastik bir öge göremiyorsunuz. Yani Condemned, silahların zor bulunduğu, bulunsa bile mermilerin fazla olmadığı, cephaneniz olsa bile silahlarınızın elinizde kırıldığı ve bolca balta, sopa, keser, bıçak bilimum vurucu, kesici ve delici aletle yakın dövüşlere girebildiğiniz, düşmanınızın gözünün içine içine bakıp, nefesini kokladığınız bir oyun.
Faydalı not: Seri katil vakalarından uzak durun.
Condemned: Criminal Origins Demosunu indirmek için tıklayınız
5-) Eternal Darkness: Sanity's Requiem (2002): 2002 senesinde çıkan Eternal Darkness: Sainty's Requiem, pek çok oyuncunun kabuslarına girmiştir. Gerçek bir survival oyunu olan Eternal Darkness'da hayatta kalmak gerçekten de sandığınız gibi basit değil. Oyunun kısaca konusuna değinecek olursak; Alexandra Riovas adında bir kişiyi kontrol ediyoruz. Alexandra, gizemli bir şekilde ölen büyük babasının ölümü araştırıyor ve bilimum sayıda gizemli mekanları korkusuzca dolaşıyor. Yaratık, zombi, ruh, hayalet, top, tüfek, ne ararsanız oyunda mevcut. Oyun esnasında sabit durmanız sizi ölüme daha da yaklaştırıyor. Yıkılan tavanlar, duvarlar vs. de cabası.
Faydalı not: Ölenin arkasından ağlanmaz, ölenle ölünmez!
4-) Fatal Frame II: Crimson Butterfly (2003): Şu anda yazarken bile ellerim tir tir titriyor. PlayStation 2'de oynadığım ilk oyun... Ne kadar şansızım. İki kız kardeş düşünün. Yine Japonya dolaylarında, kırlarda ve ovalarda koşturuyorlar. Havada uçan güzel bir kelebek görüyorlar ve onun peşinden gidiyorlar. Bu kelebek de lanetli köye gidiyor(!) İşte olaylar buradan itibaren patlak veriyor. Kanın, vahşetin ve silahın olmadığı tek korku oyunu diyebiliriz. Çünkü oyunda düşmanlarımız hayaletler ve hayatletleri etkisiz hale getirdiğimiz silahımız da bir fotoğraf makinesi! Evet yanlış duymadınız. Hayaletleri görüyoruz, sonra bize doğru yakınlaşmalarını sağlıyoruz ve fotoğraflarını çekiyoruz. Kaydettiğimiz albümü ailemize göstermek üzere, anı dolu tozlu raflara kaldırıyoruz(!)
Faydalı not: Tanımadığınız kelebeğin peşinden gitmeyin.
3-) Dead Space (2008): Ölü uzayda bir başına... Şaka bir yana, uzayda yaşadığınız en korkulu anları bu oyunda göreceksiniz. Isaac Clarke adında yönettiğimiz karakter, uzay araştırmalarının yapıldığı merkezde bir asker. Yapılan araştırmalar ters gidince yine yaratıklar ortalıkta kol gezmeye başlıyor ancak bu seferki atmosfer cidden görülmeye değer. Gerçekten adı gibi ölü bir uzayda yapa yalnız, karanlık ve ürkünç bir atmosferde oyunu oynuyorsunuz.
Faydalı not: Bence siz uzaya gitmeyin!
2-) Silent Hill 2 (2001): Uykusuz gecelerimin nedeni, psikoloji bozan oyun! Mümkün mertebede uzak durun. Müziklerinden, mekanlara, yaratıklardan, hikayesine ve atmosferine kadar herşey bu oyunda tavan yapmış vaziyette. Bir iki gün gece oynarsınız. Üçüncü gün gündüz periyoduna geçer akşam oyunun simgesine bile tıklayamazsınız. Ancak beşinci günden sonra bu oyunu oynayabilecek bir insan evladı bulmak gerçekten zor. Pek bir sarsınç. Eğer kendinizi zorlayıp bitirebilirseniz, uzun bir süre etkisinden çıkamıyorsunuz. Ölülerden mektup gelecek diye çok korkuyorsunuz!
Faydalı not: Silent Hill'e beleş olsa bile gitmeyin!
Resident Evil Series (1996 - 2009): Direkt seriyi ele almamın sebebi, korku oyunlarının baş tacı olması. Resident Evil, Racoon City'de başlayıp, İspanya'nın balta girmemiş ormanlarında ve ucra köylerinde devam edip, şimdilik Afrika'da son bulmuştur. Tabii, seri beşinci oyundan sonra pek bir bocaladı ancak Resident Evil gönüllere taht kurduğu için artık Capcom ne yaparsa yapsın, oynatacak bu oyunu. Ancak herkesin dileği, bu tip konu sapmalarından kaçınılması. Zira ilk Resident Evil oyunları ile son iki Resident Evil yapımının arasında dağlar kadar fark var. Atmosfer değişik. Biz zombileri özledik!
Faydalı not: Aşılardan biraz şüphelenmenin zamanı gelmedi mi?
